Hayatımızı idame ettirebilmemiz için olmazsa olmaz…
Aynı zamanda dünya için en kıymetli ve en stratejik kaynaklardan biri. Ancak su, sınırsız bir kaynak değil. Bir damlasını bile boşa harcamamamız gerekiyor, çünkü boşa akan her damla hepimizin geleceğini tehdit ediyor.
Artan nüfus, sanayileşme, plansız kentleşme ve endüstriyel tarıma geçişle birlikte son yüzyılda küresel su kullanımı 6 kat arttı. Son yıllarda karşı karşıya kalınan çevre kirlilikleri özellikle su kaynaklarını etkiledi. Temiz suya erişim giderek zorlaştı. Hal böyle olunca suyun değerini bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekiyor.
İlerleyen yıllarda artık suya göre bir düzen kurulacak. Küresel mücadelelerin odak noktasında su olacak. Türkiye de artık su zengini bir ülke değil.
“Su bilinci küçük yaşlardan itibaren kazandırılmalı”
Bu konuda elbette devletlerin alacağı önlemler var, ancak bireysel farkındalığın artması da bir o kadar önemli. Bunun için ettkin yollardan birisi de su okuryazarlığı. İlk kez 1984 yılında ele alınan bu kavram, son yıllarda önem kazandı.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, su konusunda eğitim seferberliği için düğmeye bastıklarını açıklamış ve “Su bilincinin küçük yaşlardan itibaren kazandırılması amacıyla anasınıfları da dâhil su okuryazarlığı derslerinin ilköğretim müfredatına girmesi için ilgili kurumlarla görüşmelere başladık” demişti.
Peki, su okuryazarlığı nedir ve müfredata girmesi nasıl bir adım olur? Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Su Okulu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Nazihan Ursavaş’a sorduk.
Su okuryazarlığı nedir?
Su okuryazarlığının asıl önemi su kaynakları ile ilgili çevre sorunlarının artmasıyla fark edildi. 2009 yılında yapılan bir çalışmada su okuryazarlığı, suyun çevresel sistemlerde nasıl hareket ettiğini ve diğer maddelerle nasıl etkileşime girdiğini anlamak, su hakkında bireysel veya toplumsal düzeyde bilinçli kararlar vermek olarak ifade edildi. Suyun yaşam için önemi, su döngüsünün işleyişi, yakın çevredeki ve küresel boyuttaki kaynakların tanınması, sürdürülebilir bir şekilde yönetimi ve korunması ile ilgili bilgi ve farkındalığa sahip olunması olarak tanımlanabilir.
Su okuryazarlığı ile ilgili nasıl çalışmalar yürüttünüz?
Özellikle genç nesillerin bu konuda erken yaşlarda farkındalık çalışmalarının gerek okullarda gerekse projeler vasıtasıyla yürütülmesi gerekiyor. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz ilk çalışmamız “Okul Öncesi Öğrencilerinin Su Farkındalığı Eğitimi” projesiydi. Bu proje ile yaklaşık 15 okul öncesi öğrencisiyle çalışarak su ile ilgili temel bilimsel bilgilerin yanında oyun tabanlı etkinliklerle suyu koruma konusunda bilinçlenmelerini, en azından bir farkındalık kazanmalarını sağlamaya çalıştık.
2017 yılında gerçekleştirdiğimiz ve TÜBİTAK tarafından desteklenen “Suyu Boşa Akıtma, Geleceğini Karartma: Ortaokul Öğrencilerinin Su Farkındalığı Eğitimi Araştırması” projesi kapsamında 24 öğrenci ile çalışarak su ile ilgili farklı konuları anlamaları ve bilinçli bir şekilde kullanımlarını sağlamaya çalıştık. Her iki projenin ardından gerek velilerle gerekse okuldaki öğretmen/müdürleriyle yaptığımız informal görüşmelerde öğrencilerin bu konudaki bilinç ve farkındalıklarının halen devam ettiğini gördük. Su okuryazarlığının geliştirilmesinde öncelikli adımın eğitimden geçtiği ve hatta doğru eğitimden geçtiği aşikâr.
Ayrıca, ABD tabanlı ProjectWET Derneği ile iletişime geçerek üyeliğini aldık. Derneğin bulunduğu Montana eyaleti Bozeman şehrinde eğitimler aldık. Aldığımız bu eğitimi döner dönmez TÜBİTAK destekli bir projeye dönüştürdük ve ilk yıl 24, ikinci yıl 25 olmak üzere yaklaşık 30 farklı şehirden katılan 49 fen bilgisi ve biyoloji öğretmenine 1 hafta süren eğitimlerle bu etkinlik ve içerikleri öğrettik. Her bir öğretmenimiz okulunda bu etkinliklerden en az bir tanesini, bir sınıfına uygulasa bile bizim bir yılda ulaştığımız öğrenci sayısından çok daha fazla olacağını gördük. Nitekim bu şekilde de oldu ve yüzlerce öğrenciye ulaşıldı.
Tüm bunların yanında su okuryazarlığını bilinçlendirme çalışmalarını sosyal bir platforma da taşıyarak Su Okulu Derneği’ni 2021 yılı ocak ayı içerisinde kurduk ve dernek çatısı altında öğretmenlerimize ve öğrencilerimize workshoplar düzenleyerek Amerika’dan onaylı sertifika vermeyi planlıyoruz.
“Su okuryazarlığının en iyi gelişim gösterdiği sınıf beşinci sınıflar”
Su okuryazarlığı ile ilgili yürüttüğümüz bilimsel çalışmalarda erken yaşların farkındalık kazanmasında önemli olduğunu gördük. 5-6 ve 7. sınıf öğrencileri ile yürüttüğümüz karşılaştırmalı çalışmada da su okuryazarlığının en iyi gelişim gösterdiği sınıfın beşinci sınıflar olduğunu tespit ettik.
Eğitimin yanında artık günümüzde sosyal medyanın gücü de küçümsenemeyecek kadar önemli. Pek çok kitleye bu platformlardan ulaşmak mümkün. Doğru bilgilendirmelerin yapıldığı, bilimsel bilgi ile desteklenen içeriklerin sunulduğu çalışmalara daha çok yer verilmeli, bu anlamda kitleleri etkileyen insanların yer almasına dikkat edilmelidir.
Suyun etkili ve bilinçli kullanımı için neler yapılmalı? Vatandaşlara önerileriniz neler?
Artık günümüzde diş fırçalarken veya tıraş olurken suyu kapatmak, açık muslukları kapatmak, bozuk muslukları tamir ettirmek, çiçekleri akşam serinliğinde sulamak veya bulaşık makinesi kullanmak gibi yazılı önlemlerin sıradan olduğunu, insanların bunları zaten yaptığını görebiliriz. Günümüz insanlarının daha ikna edici önerilere ihtiyaçları vardır. Bireysel önlemler küçük ama kitlesel olarak gerçekleştirildiğinde etkili çözümlerdir. Ancak bu konuda devletlerin önemli adımlar atması gerekiyor. Son yıllarda başlayan çalışmalardan yağmur suyu hasadı bunlardan biri. Bu çok önemli bir çalışma ancak bunun bir an önce yalnızca kurum/kuruluşlardan özellikle apartmanlara ve hatta müstakil evlere uyarlanması gerekiyor. Çünkü evsel kullanım su israfında göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Özellikle tuvalet rezervuarlarından harcadığımız su, evsel kullanımın önemli bir kısmını oluşturuyor. Artık rezervuara su dolu pet şişe koymanın yeterli olmadığını insanların bu bilince ulaşana kadar temiz suyu fazlasıyla boşa harcadığını biliyoruz. Bu nedenle yağmur suları özellikle kurulacak olan düzenekle tuvalet rezervuarlarında kullanılabilir.
“Bir pizzanın üretiminde 1259 litre su kullanılıyor”
Suyun bilinçli kullanımına yönelik alınabilecek önlemlerden biri de bireylerin su ayak izini bilmeleri veya en azından su ayak izinin ne demek olduğunu bilmeleridir. Örneğin, bir pizzanın üretiminde 1259 litre su kullanılıyor. Su ayak izini bilmeyen öğrenciler bunun mümkün olamayacağını düşünüyorlar. Çünkü öyle olsa pizzanın çok hacimli bir yiyecek olması gerektiğini düşünüyorlar. Bu bağlamda bile su okuryazarlığının eksik olduğunu görebiliyoruz. Onlara su ayak izini kısaca tanımladıktan sonra yemedikleri yarım bir pizzayı çöpe atmaları halinde yaklaşık 600 litre suyu boşa harcamış olduklarını ifade ediyorum. Yalnızca öğrenciler değil, yetişkinler için de bu 600 litreyi zihinlerinde canlandırmak kolay değil. Tuvalet rezervuarının 6 litre olduğunu düşünürsek yarım bir pizzayı çöpe atmak yerine 100 kere sifona basmak ister miydiniz diye sorduğumda çocuklar bunun şokunu yaşıyorlar. Aslında düşündükleri bunun bir çılgınlık veya delilik olduğu ve asla yapılmaması gerektiği yönünde. Bu noktada öğrenciler aslında yiyecekleri israf etmemeleri gerektiğini daha iyi anlamış oluyorlar. Su ayak izi yalnızca yiyeceklerde değil, kullandığımız tüm ürün ve hizmetlerde de karşımıza çıkıyor. Ancak yine de küçük adımlarla bir yerden başlamak gerekiyorsa, yiyecek maddelerinin paketlerinde yer alan besin öğeleri kısmına kesinlikle su ayak izi de eklenmeli ve böylece farkındalık ve bilinçli kullanım geliştirilmelidir.
Pandemiyle birlikte el hijyeninin sağlanması için el yıkama eylemi de arttı. Bu noktada suyun ve hatta sabunun verimli kullanılması önemli. Bunun için evlerde alabileceğimiz küçük ama etkili bir yöntem de boş bir sıvı sabun şişesine su doldurarak hiç suyu açmadan bu su ve sabunla ellerimizi iyice yıkadıktan sonra yalnızca durulama amacıyla musluğu açmaktır. Bu yöntemle gerçekleştirdiğim el yıkamalarda 1 ile 1,5 litre arasında su tasarrufu sağladım. Günde 10 kere elimizi yıkarsak, bu 10-15 litre suyu boşa harcamaktan kurtarmak olur. Bu da 10 litrelik bir damacanayı yere dökmekle eşleştirilebilir.
Su okuryazarlığının müfredata girmesi sizce nasıl bir adım olur?
Bu tabii ki atılabilecek en önemli adımlardan biri olur. Çünkü su okuryazarı bireylerin yetiştirilmesi doğru eğitimle mümkün. Su günlük yaşantımızda somut olarak en fazla etkileşimde bulunduğumuz kaynaklardan biri. Bir diğeri de hava, ancak havayı somut olarak göremediğimiz gibi nefes alma eylemimiz aslında bir refleks olarak gerçekleşiyor. Oysa su somut ve suyu içmek için bilinçli bir eylem gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında yine her ne kadar havamızın temiz olduğunu düşünsek de ölçümler yapıldığında kirlilik ajanlarını barındırdığını yine bu ölçümler sonucu öğreniyor ancak göremiyoruz. Dahası kirli olduğunu bilsek bile bu eylemimizden vazgeçmiyoruz. Ancak suyun kirlenmesi somut olarak fark edebileceğimiz ve hemen davranışa dönüştürebileceğimiz bir kirlilik çeşidi. Hemen içmeyi bırakıyoruz veya temizlemek için yollar arıyoruz. İşte tüm bu nedenlerden ötürü kaynakların tasarruflu kullanımını öğretmek, kirlilik konusunda bilinç kazandırmak için işe suyla başlamalı ve diğer kaynakları su üzerinden açıklamaya çalışmalıyız. O nedenle su ile ilgili konulara müfredatta doğrudan ve daha fazla yer verilmeli.
Sadece okullarda değil, ailede de bu bilincin çocuklara kazandırılması gerekiyor. Aileler, çocuklarına bu konuda nasıl eğitimler vermeli?
Bu konuda ailelere önemli görevler düşüyor. Çocuğun okulda öğrendiğini evde de pekiştirmesi, davranışın kalıcı olmasında son derece önemli. Çünkü çocuğun örnek aldığı kişiler önce aile bireyleri ve onların tutumları. O nedenle ailenin de benzer tutumları sergilemesi gerekiyor. Birlikte yapılan diş fırçalama eyleminde ebeveynin rol model olması, “Şimdi suyu kapatmalıyız” gibi ifadelerle de bunu sözlü olarak çocuğa benimsetmesi gerekiyor. Yine evde yaptığı küçük tasarruf uygulamalarına çocuğu da dahil etmeli, rezervuara suyu birlikte koymalı veya sebze meyve yıkadığı su ile çiçekleri sulamada iş birliği istemeli.
Daha önce de bahsettiğimiz el yıkama uygulamasında sıvı sabun şişesine birlikte su koymalı veya bu sorumluluğu tamamen ona vermeli, ellerini yıkarken bunu uygulamasını teşvik etmeli. Özellikle lavabolara dökülmemesi gereken kızartma yağlarını birlikte biriktirmeli, geri dönüşüme birlikte teslim etmeliler. Aileler israfın önüne geçmek ve özellikle su ayak izini küçültmek adına haftalık yemek planları yapabilir, kâğıt gibi geri dönüştürülebilen atıkları birlikte biriktirebilir ve yine geri dönüşüm kutularına atmada çocuklarına sorumluluklar verebilir. Su kaynaklarının yakınlarına yapılan ziyaretlerde çöp toplama faaliyeti yapılabilir, kirletilen suların evlerimizdeki musluğa kadar nasıl ulaşabileceği açıklanabilir. Evdeki uygulamaların doğal süreçler içerisinde olmasına dikkat edilmeli, bu süreçte çocuğu zorlayıcı, davranışa karşı olumsuz tutum sergileyebileceği, mekanikleşmiş eylemler olmasından sakınılmalıdır.
Grafik: Bedra Nur Aygün
TRT