Tatar: Gerçekler temelinde anlaşma isteyen cumhurbaşkanıyım

0
175

Tatar: Gerçekler temelinde anlaşma isteyen cumhurbaşkanıyım

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs’ta eşitlik temelinde ve gerçekler ışığında bir anlaşmayı samimiyetle istediğini vurgulayarak, kendisinin “gerçekler temelinde anlaşma isteyen bir cumhurbaşkanı” olduğunu ifade etti.

Federasyon temelinde bir çözümün “hayal” olduğunu söyleyen Tatar, “60 yıldır Kıbrıs’ta iki ayrı devlet vardır, bunu kimse inkar edemez. Bu ülkede çok şey yaşandı. Biz hepsini geride bıraktık. Gelin bu ülkede bir anlaşma yapalım. Ama gerçeklere göre… Hayalle bir çözüm bulamazsınız” dedi.

“FEDERASYONDA EŞİTLİK TEMELİNDE İKİ DEVLETİN OLDUĞU DÜŞÜNCESİNDELER… BU YANLIŞTIR”

Türk Ajansı Kıbrıs’a açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yapılan çeşitli kamuoyu anketlerine göre, halkın yüzde 80’inden fazlasının “iki ayrı devlet”ten yana olduğunu vurgulayarak, federasyon tezini savunanların da önemli bir kısmının federasyonda eşitlik temelinde iki devletin olduğu düşüncesinde olduğunu anlatan ancak bunun yanlış olduğunu, federasyonun Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı anlamına geldiğini vurguladı.

“Bizi 1974’ün hatta 1960’ın da öncesine çekmeye çalışıyorlar” diyen Tatar, Rum Lider Nicos Anastasiadis’in Crans Montana’da masanın çökmesi ile ilgili kendine yöneltilen suçlamalara “Elbette sıfır asker sıfır garanti isteyecektim. Çünkü Kıbrıs Rum halkı bunu istiyor” şeklinde yanıt verdiğini anlatan Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben de kendi halkıma soruyorum. Benim halkım sıfır asker, sıfır garanti kabul eder mi? Etmez. Rum tarafının federayondan anladığı, ki ben bunu direk Anastasiadis’in ağzından Cenevre’de teyit ettim, şu anki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamıdır. Onlara göre, Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği ülkesi olarak devam edecek. Biz Kıbrıslı Türkler de KKTC’yi kendi rızamızla ortadan kaldıracağız ve yapılan bir anayasa değişikliği ile oraya gireceğiz. Sadece adı değişecek, Kıbrıs Federal Cumhuriyeti olacak. Sonra Türkiye’nin adadan çıkması istenecek çünkü Türkiye Avrupa Birliği’nde değil. Varsa buna “evet” diyecek bir vicdan çıksın söylesin.”

Bazı kesimlerin “Ersin Tatar federasyonun ne olduğunu anlamadan konuşuyor” şeklinde söylemlerde bulunduğunu belirten Tatar, “Bu büyük bir haksızlık… Esas kendileridir neyin ne olduğunu anlamayan… Artık Kıbrıs’ta yeni bir dönem başlamıştır” diyerek, deneyimli ve bilgili insanlardan oluşan müzakere heyetinin de kendisiyle aynı görüşte olduğunu aktardı.

“FINANCIAL TIMES’A HER ZAMAN SÖYLEDİKLERİMİ SÖYLEDİM”

İngiliz gazetesi Financial Times’a verdiği röportajın ardından “ırkçılık” suçlamalarına da maruz kaldığını hatırlatan Tatar, suçlamaları reddetti.

Tatar şunları kaydetti:

“Söylediklerim açık ve nettir. Financial Times’a her zaman söylediklerimi söyledim ve geniş bir de yankı buldu. Orada dediğim, Kıbrıs’ta 60 yıldır iki ayrı halk, iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi olduğudur. Anlaşma olmasını istediğimi ama bir anlaşma olacaksa bunun devletten devlete olması gerektiğini söyledim. Artık federal temelde bir anlaşmanın olamayacağını, 60 yıldır bir netice alınamadığını, Kıbrıslı Türklere büyük haksızlıklar yapıldığını söyledim. Irkçılık bunun neresinde? Bir kere Kıbrıs’ın kuruluş anlaşmalarında da Kıbrıs’ta iki ayrı halk olduğu, Türklerin Müslüman ve Türk olduğu, Rumların ise Hristiyan olduğunu yazıyor.

Bu anlaşmalarda, fonksiyonel bir federasyon çatısı altında iki ayrı halk tarif edilir. Ancak federal düzen çalışmadı çünkü Rumlar, Kıbrıslı Türkleri silah zoruyla bunun dışına attı. O zor şartlarda Türkiye hep yanımızda durdu, 1974’te de müdahalesini yaptı. O günden beridir Kıbrıs’ta barış vardır. Bu barış hem Türklere hem de Rumlara gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, varlığımızın yegane teminatıdır. KKTC’de bir standart yakalanmışsa bunda Türkiye’nin çok büyük bir payı vardır.

Kıbrıs sorunu ise müşterek davamızdır. Müşterek davanın yürütülmesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin de hassasiyet ve beklentilerini mutlaka dikkate almalıyız. Zaten benim kanaatime göre, hassasiyet ve beklentilerimiz yüzde yüz örtüşmektedir.”

“BİR ÇILGINLIK YAPILMAKTA”

Rum Milli Muhafız Ordusu’nun (RMMO) 12 adet modern saldırı helikopteri satın alma kararını endişe ile izlediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Rum tarafının silahlanması bir yere kadar anlaşılırdır ama unutulmasın ki Türkiye Cumhuriyeti da Kıbrıs Türk halkının garantörüdür. Dolayısıyla neye soyunuyorlar, nedir yaptıkları anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü bu hareketlerle Kıbrıs meselesinin çözümüne bir katkı koyulmuyor. Bu son derece mantık dışıdır. Bir çılgınlık yapılmaktadır, son derece yanlış buluyorum” şeklinde konuştu.

“NEW YORK’TA ANASTASİADİS İLE GAYRİ RESMİ GÖRÜŞEBİLİRİZ”

BM Genel Sekreteri Guterres’in kendisini Eylül’deki BM Genel Kurulu’nun yapılacağı New York’a davet ettiğini belirten Tatar, burada Anastasiadis ile gayri resmi olarak görüşerek bir yemek yiyebileceklerini söyledi.

New York’ta, Cenevre’de sunduğu altı maddelik öneriden geri adım atmayacağını vurgulayan Tatar, Kıbrıslı Türklerin egemen eşitliği ve uluslararası eşit statüsü tanınmadan müzakere masasına oturmanın ve kapsamlı bir görüşme sürecine girmenin hiçbir anlamı olmadığının altını çizdi.

“HEP TÜRKİYE İLE İSTİŞARE İÇERİSİNDEYİM”

Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Artık siyaset değişti. Benim cumhurbaşkanı seçilmemle iki devletlilik, egemen eşitlik gündemdedir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu siyaseti benimsediğini teyit etti.

Benim için Türkiye Cumhuriyeti’nin ne söylediği çok önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti, hem garantörümüz hem anavatanımızdır, hem de bölgenin en güçlü ülkesidir. Dolayısıyla bu ortak davanın yürütülmesinde Türkiye Cumhuriyeti’nden kopuk bir pozisyon almamız mümkün değildir. Bu ne vefaya sığar, ne de menfaatimize olur. Bu nedenle ben hep Türkiye ile istişare içerisindeyim, uyum içerisinde çalışmaktayım.

85 milyonluk Türkiye’nin elbette söz hakkı vardır. Çünkü biz Osmanlı’nın torunlarıyız. Buraya 1571’de geldik, 450 senedir buradayız. Türkiye ile müşterek davamızda Türkiye’nin etkin ve her aşamada bize verdiği desteklerle bugünleri gördük ve bugün bu Devlet ayaktadır. Dolayısıyla 85 milyonun da görüşü önemlidir. Ben Türkiye ile birlikte bu siyasetin bu noktaya gelmesini ve tarihi adımlar atılmasını bir başarı olarak görüyorum.

Cumhurbaşkanı olmadan önce Tükiye ile iki devletlilik konusunda bir anlaşmam yoktu. Bu tamamıyla benim izlediğim bir siyasettir. Beni tanıyan tanır. 30 yıl önce konuyla ilgili yazdığım yazılar da vardır.

Danışmanım Aydın Akkurt, bütün bu yazıları Milli Arşiv’den bulmuştur. Bunları bir kitap halinde de yayımladık. Bu yazılarda Maraş açılımından da bahsetmiştim. Milletvekili olarak Meclis’te yaptığım konuşmaları da buldular. Ulusal Birlik Partisi’nin görüşleri zaten belli ki ben Ulusal Birlik Partisi başkanlığını da yaptım. Başbakan iken de bunları söylüyordum. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı kampanyamı da bunun üzerinden yürüttüm. Kazandıktan sonra da Türkiye ile bunları konuştum.  Türkiye’nin de bu siyaseti desteklemesi bizler için çok önemlidir.

Kazandıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu siyaseti benimsemesi bizler için tarihi bir dönüm noktasıdır. Cenevre görüşmelerinde sunduğum altı maddelik önerim de tarihe geçmiştir. Bunlar kimsenin gözardı edemeyeceği tarihi gelişmelerdir.”

“DEVLETİN MAAŞINI ALANLAR, DEVLETE KÜFÜR EDEMEZLER”

Ülkede bazı sıkıntıların olduğunu ancak Devletin dimdik ayakta olduğunu söyleyen Tatar, KKTC’de Türkiye’nin de yardımı ile birçok ekonomik gelişmelere imza atıldığını kaydetti.

Altyapı, limanlar ve üniversiteler gibi birçok alanda yatırımlar yapıldığını belirten Tatar, “Bu ülkedeki üniversitelerde 144 farklı ülkeden öğrenci vardır. 200 binden fazla insan ülkemizdeki üniversitelerden mezun olarak ülkesine gitmiş ve ülkesinde önemli makamlara gelmiştir. Bu ülkeden mezun olup gidip kendi ülkesinde bakan olmuş insan vardır. Bunlar görmezden gelinerek bu Devlet hiçe sayılamaz” dedi.

Tatar, “Bu devletin maaşını alanlar, bu devlete küfür edemezler, aşağılayıcı söylemlerde bulunamazlar.  Aynaya bakıp utansınlar” şeklinde konuştu.

“AŞI KONUSU SİYASİ BİR MESELEYE DÖNÜŞMEMELİ”

KKTC’de aşı olarak Güney Kıbrıs’tan seyahat öğrencilerin veya vatandaşların aşı kartlarının geçerliliği konusunda yaşanan sıkıntıya da değinen Tatar, sorunu akıl, mantık ve diyalog yolu ile çözmeye çalıştıklarını kaydetti.

Aşı konusunun insani bir mesele olduğunu vurgulayan Tatar, “Kıbrıs Sorunu diye bir şey vardır evet ama Rum Yönetimi bizim aşımızı ve PCR testlerimizi kabul ediyor, biz de onlarınkini kabul ediyoruz ve iki bölge arasında karşılıklı geçişler oluyor. Hal böyle iken siz AB bağlamında nasıl bizim aşı ve testlerimizi kabul etmiyorsunuz? Güney’e geçişi kabul ediyorsunuz ama aynı aşı kartı ile benim vatandaşıma sıkıntı yaratıyorsunuz. Biz şu anda bu işi akıl ve mantıkla, diyalog yolu ile çözmeye çalışıyoruz. Bu konudaki görüşmeleri benim adıma Özel Temsilcim Ergün Olgun karşı tarafın ilgilileri sürdürüyor. Sağlık Bakanlığı da takip ediyor. Neticede bu insanlık meselesidir. Rum tarafının buna olumlu yaklaşarak, benim insanıma işkence çektirtmemesi benim insanımı hor görmemesi lazım. Bunu siyasi bir meseleye dönüştürüp bize gereksiz bir şekilde sıkıntı yaşatmaları doğru olmaz. Bu konuda anlayış bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Yurtdışında okuyan öğrencilerin bir çoğunun Johnson&Johnson veya Biontech aşısı yani AB’den gelen aşılardan olduklarını da aktaran Tatar, bu aşıların kabul edilmemesinin anlaşılmaz olduğunu ifade etti.

KKTC Devleti’nin başarılı bir aşı sistemi ve PCR testi uygulamaları olduğunu da anlatan Tatar, Dünya Sağlık Örgütü ile de temas halinde olunduğunu belirtti.

“ERENKÖY DİRENİŞİ, KIBRIS TÜRK TARİHİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR GÜN”

57’nci yıldönümü olan Erenköy Direnişi’nin ulusal davadaki öneminden de bahseden Tatar, “O gün o 64 tane uçak müdahale etmeseydi, bugün oradaki köylerin hepsi katliama uğrayacaktı. Herkes, bin 563 öğrenci ile birlikte katledilecekti” dedi.

Erenköy Direnişi’nin Kıbrıs Türk tarihinde çok önemli bir gün olduğunu anlatan Tatar, Türkiye’nin 1960 anlaşmalarından elde ettiği garantörlük hakkını ilk kez burada kullandığını ve bu müdahaleden sonra Kıbrıs Türk halkının moral bularak 1974’e kadar direndiğini kaydetti.

Tatar, “Türkiye Erenköy’e müdahale etmeseydi moral çöküntüsü olacaktı ve o moral çöküntüsü ile süratli bir göç başlayacaktı. Bugün bir devlet varsa bedelleri ödenmiştir. Bu bedel de verilen mücadeledir, fedakarlıktır, şehitlerdir, döktüğümüz kandır” şeklinde konuştu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz