Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın Avrupa’da enerji sektörünü de vurdu… Hem elektrik hem doğal gaz fiyatlarının kıta genelinde artış rekoru kırması süreci ekonomik çerçeveden çıkarıp siyasi bir denkleme de yerleştirdi.
Siyasi denkleme yerleştirdi diyoruz, çünkü Avrupa tarafı son yaşanan artışların başlıca sebebinin Rusya olduğunu iddia ediyor. Moskova yönetimi ise kendilerine gelen hiçbir gaz talebini geri çevirmedikleri savunmasını yapıyor.
Peki gerçekte durum ne? Enerji Uzmanı Eser Özdil’e enerji krizinin doğal gaz ayağını sorduk ve madalyonun iki yüzünü de bizim için değerlendirmesini istedik. Tabii ki merak ettiklerimiz sadece Avrupa ve Rusya ile sınırlı kalmadı. Tüm bu yaşananların Türkiye’ye muhtemel yansımalarının da izini sürdük.
Yüzde 600’ün üzerinde artış söz konusu
Özdil’in yanıtlarına geçmeden önce bazı rakamlar üzerinden kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var…
Avrupa’da derinliği en fazla olan Hollanda merkezli sanal doğal gaz ticaret noktası TTF’de işlem gören vadeli doğal gaz kontratları yüzde 600’ün üzerinde arttı.
İngiltere doğal gaz ticaret merkezinde ocak ayında megawatt saat başına 22,56 euro olan doğal gaz birim fiyatı eylülde 57,81’e yükseldi. Doğal gaz fiyatları ilk dokuz ayda Almanya’da yüzde 300, Hollanda’da yüzde 270’in üzerinde arttı.
Avrupa’da neler oluyor?
Rakamların geldiği nokta ve Avrupalı karar vericilerin art arda yaptığı açıklamalar bize ‘Neler oluyor?’ sorusunu sorduruyor… Enerji Uzmanı Eser Özdil’e danışıyoruz yaşananları…
Özdil, aslında bu yaşananların pandemi sürecinin bir başka yansıması olduğu kanaatinde. COVID-19’a bağlı olarak geçtiğimiz yıl mart-haziran döneminde küresel enerji piyasalarında fiyatların kelimenin tam anlamıyla çakıldığını hatırlatarak başlıyor anlatmaya.
Aşıya yönelik izinlerin ardından oluşan olumlu beklentilerle fiyatlar yine 2020’nin mayıs-haziran döneminde toparlanmaya başlamış. Eylül ayından itibaren özellikle Asya-Pasifik ülkelerinin enerji talebine bağlı olarak fiyatlardaki yukarı yönlü trend kalıcı hale gelmiş.
Dolayısıyla, yılbaşından bu yana küresel gaz piyasalarındaki fiyat artışının düzenli hale geldiğini söylüyor Özdil.
Tek sebep gaz sevkiyatındaki azalma değil
Eser Özdil anlatmaya devam ediyor… Çin, Japonya ve Güney Kore başta olmak üzere Asya-Pasifik ülkelerinin LNG talebinin 2020 yılına kıyasla ciddi şekilde arttığını öğreniyoruz.
Ayrıca, spot LNG piyasasında yaşanan sıkışma, Avrupa’ya yönelik gaz sevkiyatında yaşanan azalma ve ‘Yeşil Mutabakat’ ile ‘Net 0’ politikaları çerçevesinde fosil kaynakların küresel enerji miksinden çıkarılmasına yönelik agresif politikalardan bahsediyor.
“Bunları alt alta sıraladığınızda bu alana yatırım yapmak isteyen kişilerin de iştahının azaldığını görürsünüz” diyor Özdil.
Avrupa’nın doğal gaz depoları boşaldı
Burada kısaca araya giriyoruz… Almanya gibi Avrupa’nın lokomotif ülkesinde doğal gaz depolarının doluluk oranı yüzde 65’in altında. İngiltere’de bu oran çok daha düşük.
Kışın arifesinde talebin yükselmesi nedeniyle fiyatların artmasının sürpriz olmayacağı tezinden hareketle, “Avrupa neden depolarını yazın doldurmadı?” diye soruyoruz Eser Özdil’e…
“Bahar ve yaz aylarında yer altı doğal gaz depolarını doldurmak için yeterli gazı bulamayan Avrupalı alıcıların taleplerinin Gazprom tarafından tam anlamıyla karşılanabildiğini söyleyemem” yanıtını alıyoruz.
Çok önemli bir detay daha veriyor Özdil ve spot LNG piyasasının daraldığı bir dönemde bahar ve yaz aylarında Gazprom’un Ukrayna üzerinden ‘ek gaz gönderme’ opsiyonunu seçmediğini hatırlatıyor.
Gaz sahasındaki yangınların dahi etkisi var
Biz her ne kadar tüketim üzerine yoğunlaşsak da aslında üretim sürecinde yaşanan kimi aksaklıkların da bu fiyatlar artışında birer sebep olduğu görüşünü paylaşıyor Özdil.
Ağustos ayında Rusya’nın Novy Urongoy sahasında, ekim başında da Norveç’in Snohvit LNG ihracat terminalinde yaşanan yangınlar nedeniyle üretilen gaz miktarının azalmasını örnek olarak anlatıyor.
Peki ya karşılıklı açıklamalar? Avrupa tarafının da Moskova yönetiminin de birbirine zıt açıklamalar yaptığını duyuyoruz. Bunları nasıl okumak gerekiyor?
“Arz-talep dengesindeki değişime ek olarak özellikle karar alıcılar tarafından yapılan açıklamaların da piyasalardaki aşırı oynaklığı artırdığını düşünüyorum” diyor Özdil.
Moskova’nın ‘Bize gelen hiçbir gaz istediğini geri çevirmedik’ açıklamasını hatırlattığımızda da “Fiyatlarda yaşanan çılgınlığın üreticiler için de talep riskini iyice artırmasından sonra geldiğini gözden kaçırmamak gerek” cevabını alıyoruz.
Kuzey Akım 2 projesi de denklemin önemli bir yerinde Avrupa’daki doğal gaz meselesinin ana hatlarını öğrendikten sonra meselenin biraz daha derinlerine inmek ve işin mali boyutuyla beraber politika kısmına da eğilmek istiyoruz. Özdil, Ukrayna’nın Sovyetler Birliği döneminden beri Avrupa’ya yönelik gaz akışının ana bileşeni olduğu bilgisiyle küçük bir girizgah yapıyor konuya.
2008 ve 2010 yıllarında yaşanan gaz krizleri ile Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan siyasi gerilimler süreci değiştirmiş. Sonrasını şöyle anlatıyor Özdil:
“Rusya, önce Kuzey Akım ve Güney Akım diye iki ayrı proje geliştirdi. AB mevzuatına bağlı problemler nedeniyle Güney Akım yerine Türk Akım projesi ortaya çıktı. Moskova yönetimi, Ukrayna üzerinden taşıdığı gaz miktarını transit geçiş ücretlerinin pahalı olduğu gerekçesiyle azaltacağını açıkladı.
Bahse konu projelerin devreye girmesiyle de önceki yıllarda 100 milyar metreküpe kadar çıkan Ukrayna üzerinden taşınan gaz miktarı 40 milyar metreküplerin altına kadar indi. Bu bağlamda, Rusya’nın Kuzey Akım 2’ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve inşaatının tamamlanmasını sağlamak için Ukrayna üzerinden ek gaz transitine yanaşmaması dış politika yapım süreçleri açısından anlaşılabilir bir durum.”
Bu kısmı kapatmadan önce net bir şekilde Putin’in doğal gazı bir silah olarak kullanıp kullanmadığını sorusunu yöneltiyoruz Özdil’e. O da “Doğal gaz üzerinden dış politika üretilmesi Rusya için yeni bir durum değil” diyerek kısa ve net bir yanıt veriyor.
Yaşananların Türkiye’ye etkisi ne olur?
Haberin ana konusu her ne kadar Rusya ve Avrupa arasındaki doğal gaz krizi olsa da biz Türkiye’yi de pas geçmek istemiyoruz.
Bu nedenle Özdil’e “Yaşananların bize yansıması ne olur?” diye soruyoruz… Türkiye’nin 2021 yılı doğal gaz tüketiminin 60 milyar metreküp civarında olacağına dair beklentisini paylaşıyor önce Özdil. “Tüm zamanların en yüksek tüketimi olacak” diye de ekliyor.
Kış aylarında konut tüketimine bağlı olarak günlük doğal gaz tüketimlerinde ciddi bir artış olduğunu anımsatıp, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Geçen kış 280 milyon metreküp/gün seviyelerine kadar yükselen tüketim, bu kış 300 milyon metreküp/gün seviyelerini aşabilir.
Devlet şirketi BOTAŞ küresel piyasalardaki fiyat artışlarına rağmen ek spot LNG alımları ile fiziki talebi karşılamaya çalışıyor. Ancak bu yıl sonunda, halihazırda Türk Akım üzerinden ithal edilen 8 milyar metreküp/yıl büyüklüğündeki kontratın süresi dolacak.
Bildiğimiz kadarıyla bu kontratın uzatılmasına yönelik yürütülen görüşmeler henüz neticelendirilemedi. Bu nedenle mevcut durumda bir arz sorunu yaşama riskiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.”
TRT