KKTC’NİN TEK ADLİ TIP UZMANI DENİZ, SIRA DIŞI MESLEĞİNİ ANLATTI

0
156

“HER OTOPSİ BİR BULMACA”

“ADALETİN YERİNİ BULMASINI SAĞLAMAK VE KONUŞAMAYANLARI SAVUNMAK ADLİ TIBBIN EN İYİ TARAFI”

“DUYGUSUZ İNSANLAR DEĞİLİZ, HER OTOPSİDEN TRAVMA KALIYOR… PSİKİYATRİSTLERDEN DESTEK ALDIĞIMIZ, İLAÇ KULLANDIĞIMIZ ZAMANLAR OLUYOR”

“KKTC’DE ADLİ TIP YASASI VE KURUMU EKSİK”

Tıp doktorlarını hastaları tedavi eden, hayat kurtaran kişiler olarak biliriz. Ancak “adli tıp” dalı oldukça sıra dışı, hatta birçokları için ürkütücü bir alan… Adli tıp uzmanları, yargıya tıbbi alanda bilirkişi hizmeti veriyor, suç eylemlerinin çözümlenmesinde yardımcı oluyorlar. Daha çok “otopsi yapan doktorlar” olarak biliniyorlar. Onların işlerinin büyük bölümü ölenlerle… Yaptıkları otopsilerle ölüm nedenlerini saptıyorlar.

Birçok insanın görmeye dayanamayacağı bir iş yapıyor adli tıp uzmanları… Doğal olmayan ölümlerde ölüm nedenini saptamak için yaptıkları otopsilerle, gerçeği gün yüzüne çıkarıyorlar, acılı ailelerin acısına bir nebze merhem oluyorlar ayrıca birçok adli olayın aydınlatılmasını sağlıyorlar.

KKTC’de son 5-6 yıldır tek adli tıp uzmanı olan Dr. İdris Deniz, mesleğini “bulmacaya” benzetiyor; “Puzzle (bulmaca) çözmeyi seviyorum, ölüm nedenini bulmak da bende bir hedef oldu” diyor.

Adli tıp uzmanı doktorların duygusuz insanlar olmadığını, her yaptıkları otopsiden kendilerinde travma kaldığını, empati yaptıklarını ve çok etkilendiklerini söylüyor. Hatta zaman zaman psikiyatristlerden destek aldıklarını, ilaç kullandıklarını…

Dr. İdris Deniz, KKTC’de Adli Tıp Yasası olmamasından dolayı yaşadıkları zorlukları anlatırken yetkililere bu yasanın çıkarılması için çağrı yaptı; otopsilerden hızlı sonuç alınabilmesi için donanımlı bir laboratuvar ve adli tıp kurumu ihtiyacına da işaret etti.

Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde görev yapan ülkenin tek adli tıp uzmanı Dr. İdris Deniz, sıra dışı mesleğini TAK’a anlattı.

ACİL HEKİMLİĞİNDEN SONRA ADLİ TIP

Tıp fakültesinden mezun olduktan sonra Türkiye’deki hastanelerde pratisyen hekim olarak 13 yıl kadar acil hekimliği yaptığını, ardından adli tıp uzmanlığına karar verdiğini belirten Dr. İdris Deniz, “Ben puzzle çözmeyi seviyorum. Acilde çalışırken de mümkün olduğunca tanı koymak için çabaladım” dedi.

“ADALETİN YERİNİ BULMASINI SAĞLAMAK VE KONUŞAMAYANLARI SAVUNMAK ADLİ TIBBIN EN İYİ TARAFI”

O yıllarda ölüm nedenlerini bulmanın kendisi için hedef olduğunu belirten Deniz, şunları anlattı:

“Acilde çalışan bir pratisyen hekimdim, sonra adli tıp ihtisasına başladım. Cenazeler konuşamaz, bize bir şey söyleyemez ama onlarda bulacağımız bulgular, onların hakkını savunmamızı sağlar. Felsefem budur, bu işi yaparken… Bize cenazelerin anlatmak, söylemek istediklerini biz dile getiriyoruz. ‘İntihar’ etti denir, başka bir şey çıkabilir. ‘Kaza bu şekilde oldu’ denir ama olayın oluş şekli farklı olabilir. Dolayısıyla adaletin yerini bulmasını sağlamak ve konuşamayanları savunmak, adli tıbbın en iyi tarafı.”

KIBRISLI EŞE GEÇ TUTULAN SÖZ

Aslen Türkiyeli olan Dr. İdris Deniz, yine tıp doktoru olan Kıbrıslı dermatoloji uzmanı Fatma Deniz’le 1990’da evlenmiş. Evlenirken de eşine Kıbrıs’a gelip burada doktorluk yapma sözü vermiş ama sözünü epeyce gecikmeli olarak tutabilmiş.

Dr. Deniz, Eylül 2009’da adaya geldiklerini, bir yıl kadar Sağlık Bakanlığı’nın kendisinden hizmet alımı prosedürüyle otopsiler yaptığını, Temmuz 2011’de sözleşmeli başladığını, son bir yıldır da kadrolu olarak çalıştığını anlattı. Yine KKTC’de uzun yıllar tek adli tıp uzmanı olan Dr. Meral Albayrak’ın emekli olmasının ardından İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden hizmet alımına gidilmiş. Otopsi yapılacak vakalar birkaç tane olunca İstanbul’dan hocalar gelip yapıyormuş. Ancak birçok vakada bu doktorların mahkemeye çıkıp şahadet vermesi de gerektiği için çok da işlevsel bir yöntem değilmiş defalarca İstanbul-Kıbrıs arasında gidip gelmek…

Dr. İdris Deniz’in adli tıp uzmanı olarak Kıbrıs’a gelmesiyle bu sorun ortadan kalkmış. Hatta bir süre YDÜ’deki bir adli tıp hocası, Dr. İdris Deniz izinli olduğu dönemlerde otopsileri yapıyormuş ancak bu hoca Türkiye’ye dönünce son 5-6 yıldır tüm iş Deniz’e kalmış.

“İzin kullanmam sıkıntı. Telefonum 24 saat açık kalmak zorunda, sessiz moda bile alamıyorum. Gece yarısı, sabaha doğru çalıyor, eşim de uyanıyor. Yılın 365 günü on-call çalışıyorum ve bu ciddi bir sorun, insan haklarına da aykırı.” diyor.

“Peki sizden sonrası için ışık var mı?” sorusuna karşılık Dr. İdris Deniz, geçen yıl eylülde ülkeye gelmesi beklenen doktorların gelmediğini, adli tıp dalında Kıbrıs kontenjanından ihtisas yapan iki doktorun da ülkeye dönüp dönmeyeceğinin bilinmediğini söyledi.

Dr. İdris Deniz, mesleğini Türkiye’de sürdüren Kıbrıslı adli tıp hocaları olduğunu ancak Kıbrıs’taki maaşlardan dolayı gelmeyi tercih etmediklerini kaydetti.

Maaşlar yönünden Türkiye’deki adli tıp uzmanlarıyla karşılaştırmalar yapan Deniz, “Ben normal bir hekim maaşı alıyorum. Çalıştığım ek mesailer de ödeniyor, başka bir gelirim yok. Benim özel kliniğim olamaz, özel hasta bakamam. Türkiye’de Adli Tıp Kurumu’nda çalışan kişi ise normal maaşını alır, maaşının bir buçuk katına kadar döner sermaye alır, mesai saati dışında yaptığı otopsiler için ciddi ücret alır, her mahkemeye çıktığında mahkemenin takdir edeceği ücreti alır. Dışarıdan avukatlara yazdığı resmi raporlar için bile ücret alır” diye konuştu.

Dr. Deniz, acil servis hekimleriyle adli tıp hekimlerinin ek gelir sağlama şansı olmadığını belirtti.

“GÜNDE 7 OTOPSİ YAPTIĞIM DA OLDU”

Dr. İdris Deniz, otopsi rakamlarıyla ilgili soru üzerine, “Günde 7 otopsi yaptığım da oldu, bir ayda 6 otopsi yaptığım da… En fazla, bir ayda 26 otopsi yaptım. Rakam tamamen değişken ancak yaptığımız iş sadece otopsi değil” dedi.

Türkiye’de otopsilerde adli tıp uzmanı yanında bir fotoğrafçı ve bir adli tıp teknikerinin de görev aldığını belirten İdris Deniz, ilk yıllarda morg görevlilerinin otopsi teknikeri gibi çalıştığını, son bir yıldır tekniker istihdam edildiğini ifade etti.

Ekibe 2018 yılında Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışan bir antropoloğun adli antropoloji doktorası yaptıktan sonra alındığını, bu kişinin özellikle çürümüş cesetlerin otopsisinde ve kimlik tespitinde yardımcı olduğunu anlatan Deniz, KŞK’nın bulduğu ve kimlik tespiti yaptığı kişilerin iskeletlerinde definden önce inceleme yaptıklarını ve ailenin olası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurusu için raporlar hazırladıklarını söyledi.

Kendisi yanında, adli antropolog ve otopsi teknikerinden oluşan üç kişilik adli tıp biriminin çalışmalarıyla ilgili soruları yanıtlayan Dr. İdris Deniz, otopsilerin nasıl yapıldığı ve bazı otopsilerde ileri tetkik için neden doku örneği alındığı konusunda şunları açıkladı:

“Her otopside ölüm sebebini tespit edemiyoruz. Ya da ölüm sebebini tespit etsek bile kişinin ölümüne katkı koyabilecek herhangi bir hastalığı var mı, ya da kişi herhangi bir ilaç, uyuşturucu ya da zehir etkisinde mi, bunu da tespit etmemiz gereken vakalar oluyor.

O zaman biz, hem ölüm sebebini kesin tespit etmek, hem de herhangi bir ilaç, alkol, uyuşturucu etkisinde olup olmadığını tespit etmek için örnekler alıyoruz. Dolayısıyla polis bültenlerinde ‘kesin ölüm sebebinin tespiti için doku örnekleri alındı ve gönderilecek’ ifadelerine rastlarsınız.

Biz otopsi sırasında kişinin organlarından doku örnekleri alıyoruz. Mide içeriğini, idrarını, kanını, göz içi sıvısını, durumuna göre safra sıvısını alıp polise teslim ediyoruz. Bunlardan şu amaçlanıyor: Patoloji için aldığımız doku örneklerini genellikle Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde patoloji servisine gönderiyoruz. Burada bize travma bulgusu ya da hastalık bulguları olup olmadığı raporlanıyor.

Toksikoloji dediğimiz ilaç, alkol, uyuşturucu, uyutucu ya da zehir tarım ilacı tespiti için aldığımız numuneleri ise bizim Devlet Laboratuvarı’nda çalışılmadığı için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderiyoruz. Bizi zorlayan süreç bu.

Bizim laboratuvarımızda şu anda ciddi eksiklik var. Özellikle Devlet Laboratuvarında çıkan yangından sonra son bir yıla kadar alkol tetkiki bile yaptıramıyorduk. Şu anda sadece alkol tetkiki yapıyorlar. Bunun dışında her türlü uyuşturucu, uyutucu ilaç ve tarım ilacı çalışmalarımızı TC’ye göndermek zorundayız ve bu bize ciddi zaman kaybettiriyor.”

Adli Tıp Uzmanı Dr. İdris Deniz, bu sorunu aşmak ve süreci hızlandırmak için KKTC’yi ziyaret eden Türkiye Adalet Bakanlarına konuyu ilettiğini, girişimler yaptığını ancak KKTC yetkililerinden yeterince destek görmediğini söyledi.

Bir otopside alınan doku örnekleri İstanbul Adli Tıp Kurumu’na iletilene kadar çeşitli kurumlara tam 7 tane yazışma yaptıklarını ifade eden Deniz, en erken gelen sonucun 3 ay aldığını, bazı vakaların bir yıla kadar uzadığını, göreve başladığı ilk yıllarda bir çocuğun ölümüyle ilgili raporun ise tam iki yıl sonra gelebildiğini anlattı; “Dolayısıyla adalet gecikiyor.” dedi.

OTOPSİ KARARI MAHKEMENİN

Dr. İdris Deniz, KKTC’de otopsi kararının mahkeme tarafından verildiğini, Türkiye’de ise savcı ve adli tıp uzmanının buna karar verebildiğini kaydederek, bu durumun adli tıp kongrelerinde diğer meslektaşlarıyla tartışmalarda kendisini sıkıntıya soktuğunu belirtti.

Cinayet, kaza, intihar olaylarında otopsi yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Deniz, bazı trafik kazalarında otopsi yapılırken bazılarında yapılmadığını, oysa tüm ölümlü kazalarda otopsi yapılması gerektiğini kaydetti.

“Biz bu ülkede bir kişiye trafik kazasında ölmüş süsü verilip kafasından 5 tane kurşun çıkarıldığını; bir babanın çocuğunu öldürüp ‘oğlum kayıp’ diye yalan söylediğini de gördük” diyen Dr. İdris Deniz, otopsinin önemini vurguladı.

Dr. İdris Deniz, bazen de gereksiz yere otopsi yaptıklarını düşündüğünü kaydederek bazı durumlarda polisin yeterince soruşturma yapıp yargıçları bilgilendiremediği durumlar olduğunu ve otopsi istendiğini söyledi.

Deniz, insanların genellikle hayatını kaybeden yakınlarına otopsi yapılmasını istemediğini, otopsi yapılmasında ilmen ve dinen bir sıkıntı olmadığını ve incelenen cenazelerin dikilerek bir bütün olarak gömülmek üzere ailelerine teslim edildiğini kaydetti.

“HER OTOPSİ BİR BULMACA”

Adli Tıp Uzmanı Dr. İdris Deniz, otopsiye puzzle (bulmaca) çözmek gibi bakıyor ve şunları söylüyor:

“Her otopsi bir ‘puzzle’dır. Ben, her otopsiyi sanki yeni bir şey bulacakmışım gibi yaparım. Bazen sürprizlerle karşılaşırız. Ölüm sebebi ‘şudur’ denir ama farklı bir şey çıkar. O yüzden otopsi gereklidir ve yapılmalıdır.

ABD’de herhangi bir hastaneye yatırken size form imzalatılır, ‘hastanede ölmem durumunda otopsi yapılmasını kabul ediyorum’ diye… Her hastane belli sayıda otopsi yapmak zorunda. Bu çok şey kazandırır. Gerçekten doğru tanı konulmuş mu, doğru ilaçlar verilmiş mi, doğru tedavi doğru şekilde alınmış mı yoksa bir başka hastalığınız da varmış da ondan mı ölmüşsünüz. Bunlar çok önemli.

Bazı hastalıklar genetiktir, ailesel geçiş öyküsü vardır. Otopside bunları görünce aileye öneride bulunuyoruz, ‘şu şu hastalıklar yönünden tetkiklerinizi yaptırın’ diye. Bu gibi durumlarda iyi ki otopsi yapılmış dersiniz.”

“BİR BEBEĞE OTOPSİ YAPMAK İSTEMEZSİNİZ…”

Dr. Deniz, otopsi yapmak istemediği vakalarla da karşılaştığını belirterek “Bir bebeğe, bir çocuğa otopsi yapmak istemezsiniz. Geçenlerde hayatını kaybeden 28 yaşındaki kıza da yapmak istemedim. İnsan empati yapıyor, benim de biz kızım var aynı yaşlarda… İstemiyorsunuz…” ifadelerini kullandı.

“DUYGUSUZ DEĞİLİZ”

“Şu adli tıp uzmanları ne kadar duygusuz” diye düşünülebileceğini ama durumun öyle olmadığını da vurguluyor Dr. İdris Deniz…

“İnanın öyle değil! Her yaptığınız otopside bir travma kalır bizlerde… Duygusuz değiliz ama herkesin sırrı kendinde olur derler ya… Her ölümde empati yaparsınız ve etkilenmemeniz mümkün değil. Zaman zaman antidepresan ilaçlar kullanıyoruz. Bu gizli değil. Herkes gibi biz de psikiyatrik destek alıyoruz.

Bazı olaylar vardır insanı öyle etkiler ki atamazsınız kolay kolay. Adli tıp uzmanları da annedir, babadır. Bizim de çocuğumuz, annemiz, babamız var. Ama bizlerin dışarıya karşı duygu göstermeden bu işi yapmamız gerekiyor. Eğer biz her yaptığımız otopsiyle birlikte cenaze yakınlarıyla birlikte ağlar, üzülür, feryat edersek hayatımız yaşanmaz hale gelir. Duygularımızı bir şekilde içimize atar, istesek de istemesek de otopsiyi yaparız.

Ama herkesin zannettiği gibi kesinlikle duygusuz değilizdir. İşimizi yaparken profesyonel davranıp duygularımızı bir kenara bırakıp o cenaze üzerinde her türlü incelemeyi hiçbir şeyi atlamadan yapmalıyız ki hem adalet yerini bulsun, hem de ölümle ilgili ailelerine de bilgi verebilelim.”

“BİR SAAT SÜREN OTOPSİ DE YAPTIM 4 SAAT SÜREN DE…”

Dr. İdris Deniz, bir otopsinin ne kadar sürdüğü sorusunu yanıtlarken, bunun vakaya göre değiştiğini, bir saat süren de, 4 saat süren de otopsi yaptığını anlattı:

“Çok basit gördüğünüz bir otopsiye başlarsınız, ummadığınız şeylerle karşılaşırsınız ya da tam tersi, umduğunuz hiçbir şeyi bulamazsınız ve bu sefer daha detaylı incelemeniz gerekir. Bu bazen 4 saati aşar. Dolayısıyla hiç ara vermeden çalışırsınız. Türkiye’de çalışırken arka arkaya 5 tane 7 tane vaka yaptığımız oldu.”

“KKTC’DE ADLİ TIP YASASI YOK”

Dr. Deniz, KKTC’de Adli Tıp Yasası olmadığını belirterek bu eksikliğin yarattığı sorunlara da değindi. Deniz, “Adli tıp uzmanları mümkün olduğunca özerk ve bağımsız çalışmalıdır. Herhangi bir kişinin etkisinde olmadan işini serbestçe yapabilmelidir” dedi.

Türkiye’nin aksine KKTC’de kendisinin olay yerine gitmesini düzenleyen bir yasa olmadığını, ancak adalete yardımcı olabilmek için gidebildiği yerlere gittiğini kaydeden Deniz, ancak tek kişi olduğu için ve bu amaçla araç ve ödenek olmadığı için bunu her zaman yapamadığını anlattı.

Deniz, KKTC’de adli tıp alanında acilen bir yasa çıkarılması, otopsiler için tüm tetkiklerin bir arada yapılabileceği bir laboratuvar ve bir adli tıp kurumu oluşturulması; ayrıca şu anda mevcut çalışanlar için hızlı şekilde altyapı oluşturularak araç dahil her türlü imkanın sağlanması gerektiğini söyledi.

Bir diğer sorununun da “güvenlik” olduğunu kaydeden Deniz, mahkemede tanıklık yaptığını, bazı olaylarda otopsiden ortaya çıkardığı bulguların birinin suçlu olduğuna işaret edebileceğini, bunu ortaya koyduğunda ise can güvenliği bulunmadığını ifade etti.

“BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN HÂLÂ İLK YAPTIĞIM OTOPSİDİR”

Dr. İdris Deniz’e en çok etkilendiği otopsinin hangisi olduğu sorusuna “Beni en çok etkileyen hâlâ ilk yaptığım otopsidir. İntihar süsü verilmiş bir cinayet vakasıydı. Emekli bir başkomiser ‘tabancasıyla intihar etti’ denilerek olay yerinde bulundu. Afyon Sandıklı’da olmuştu bu olay… Otopsi yaparken bunun bir bitişik ya da bitişiğe yakın atış olmadığını tespit ettik ve buna binaen olayın cinayet olduğu ve karısının öldürdüğü ortaya çıktı. Bunun gibi daha çok örnekler var” yanıtını verdi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz